Beğen

Kronik miyeloid lösemi tedavisi

Kronik miyeloid lösemi tedavisi

Hastalığın hangi safhada olduğu, hastanın yaşı, bünyesi, özel durumu (örneğin; hamilelik gibi) planı belirlemede önem arz etmektedir.
Doktor; kullanacağı tedavi yöntemlerinden, bu yöntemlerin olası yan etkilerinden ve bu yan etkilerin hayatlarında ne gibi değişikliklere sebep olabileceğinden hastalarına bahsetmek zorundadır. Ayrıca tedavi yan etkileri hastanın bünyesine aşırı ağır geldiğinde ve hayat kalitesi ciddi anlamda etkilenmeye başladığında mümkünse doktor yeni bir tedavi planı oluşturacaktır. Tedavi boyunca hasta ve doktor arasındaki bağ mutlaka çok sıkı olmalıdır. Bu doktor-hasta ilişkisi, tedavi başarısını etkileyen durumların başında gelir denilebilir.
KML tedavisinde kullanılmakta olan bazı yöntemler şunlardır:

Tirozin Kinaz İnhibitörleri

3 tip ilaç kullanılmaktadır:

Glivec (Imatinib)

Bilindiği üzere KML oluşumuna sebep olan, 22. kromozomda gelişen anormalliktir. Bu anormallikle birlikte oluşan bcr-abl isimli anormal kısa genler, tirozin kinaz isimli enzim proteininin aktivitesinin artmasına sebep olur. Glivec isimli ilaç ise bu artışın önüne geçmek için vardır. Bu enzim aktivitesini ortadan kaldırarak kanserli hücrelerin üreyip çoğalmasının önüne geçmeyi hedefler.
Bu ilaç en çok kronik evrede başarı sağlar. Ancak hızlanmış ve akut hale dönüşmüş evrelerde de başarı sağladığı görülmüştür. Glivec (Imatinib) ilacının farklı safhalardaki başarı yüzdeleri şu şekilde maddelendirilebilir:
  • Kronik safhada bulunan hastaların yaklaşık %90’ında bu ilaçla yürütülen tedaviden sonra kan değerlerinin normale döndüğü ve dalağın normal boyutlarını geri kazandığı görülmüştür. Bu safhadakilerin %60’ında ise Philadelphia kromozomlarının bu ilaç ile ortadan kaldırıldığı ve vücut sisteminin normal işlevlerine döndürülebildiği açıklanmıştır.
  • Akselere (hızlanmış) safhada %65 oranında başarı sağlanmaktadır.
  • Blastik safhaya geçen hastaların sadece %20 ya da 30’unda remisyon (tedaviye yanıt) kaydedilmiştir.
Glivec’in sıkça gözlenen bazı önemli yan etkileri şunlardır:
  • Göz çevresi ödemi
  • Bacak ödemi
  • Bacaklarda ağrı
  • Bulantı-kusma

Sprycel (Dasatinib)

Bu ilaç Glivec isimli ilacın Imatinib içeriğini kaldıramayan ya da bu içerikle istenilen tedavi yanıtını elde edemeyen hastalar için geliştirilmiş olup, İmatinib ile aynı işlevleri görebilen tirozin kinaz engelleyici (inhibitörü) ilaçlardır. Kronik safhada olan Kronik miyeloid lösemi hastalarında günlük olarak 100 mg dozunda uygulanır. Hızlanmış (akselere) ve blastik (akut lösemiye dönüşmüş) safhalarda ise günde 2 kez 70’er miligram (Toplamda 140 mg) dozlarında önerilmektedir. Yine de dozlar hastanın sağlık durumuna göre doktoru tarafından belirlenir. Hastanın özel durumları muhakkak göz önünde bulundurulacaktır.
Dasatinib’in olası yan etkileri şunlardır:
  • Bulantı-Kusma
  • Bacakta ağrı ve ödem
  • Göz çevresinde ödem
  • Plörezi (Akciğer zarlarının arasında sıvı toplanması durumu)
  • Kalpte ritim bozukluğu (Nadir bir yan etkidir)

Tasigna (Nilotinib)

Bu ilaç da Imatinib içerikli ilaçtan yanıt alamayan ya da kaldıramayan KML hastaları için geliştirilmiş olan tirozin kinaz engelleyici bir ilaçtır. Nilotinib de Imatinib ile aynı işlevleri görür. Kronik (yavaş ilerleyen ve hızlanmış safhalarda günlük toplam 800 miligram uygulanması önerilir. (Günde 2 kez 400’er mg şeklinde…)  İlacın dozları rutin takiplere göre yeniden düzenlenebilir.
Nilotinib’in olası yan etkileri şunlardır:
  • Bulantı-Kusma
  • Göz çevresinde ödem
  • Bacaklarda ödem ve ağrı
  • Pankreatit (Pankreas iltihabı)
  • Kalpte ritim bozukluğu (Nadir bir yan etkidir.)

Kök hücre nakli (Kemik iliği nakli)

Etkin bir tedavidir ancak bu tedavi yönteminin birtakım önemli şartları olduğu için çoğu hastada bu yöntemi kullanabilmek mümkün olamamaktadır. Kök hücre nakli genellikle kronik safhayı aşmış olan, hızlanmış ve akut lösemiye dönüşmüş safhalarda yapılmaktadır. Ayrıca ilik nakli sırasında yaşanabilecek olan komplikasyonları (yan etkileri) atlatma ihtimali düşük olan hastalar da vardır. Kök hücre nakli için şartlar şunlardır:
  • 55 yaşın altında olmak
  • Hastalığın kronik evreyi aşmış olması (Kronik evredeki hastaların ilaç tedavisi ile iyileşme oranları yüksek olduğundan kök hücre nakli sırasında doğabilecek komplikasyonların sebep olabileceği ölüm riskleri göze alınmaz.)
  • Hastanın diğer tedavi yöntemlerinden olumlu yanıt alamamış olması
  • Hastanın diğer tedavi yöntemlerini alamayacak olması (Alerji, hassasiyet vb. sebeplerle)
  • Doktorun, kök hücre naklinin gerekli olduğuna dair gerekçeler sunması
  • Hastanın ilik dokusu ile uyumlu olan bir vericinin (donör) bulunabilmesi
Kök hücreler iki şekilde alınır:
  • Kandan (Kanda kök hücre %0,1-0,01 oranlarında bulunur.)
  • İlikten (İlikte kök hücre %1 oranında bulunmaktadır.)
Kök hücreler kanda düşük bulunsa bile, “büyüme faktörü” adı verilen ilaç grupları vericiye (donöre) birkaç gün kullandırılarak kanda kök hücre %1 seviyesine getirilebilir. Bazı büyüme faktörü ilaçları şunlardır:
  • Neupogen
  • Leucomax
  • Granulocyte
Donörün kandaki kök hücre oranı arttırıldıktan sonra hastaneye yatırılır ve iki koluna da iğne takılır. İğnelerden birisine kan hücrelerini ayırıcı bir alet takılmaktadır. Bu alet kök hücrelerini toplayarak torbaya aktarır. Kök hücrelerden arındırılmış kan, diğer koldaki iğneden donöre tekrar nakledilir. Yaklaşık 3-4 saati alan bir işlemdir. Hastanın gereksinimine göre bu vericinin kanından kök hücre toplama işlemi 2 ya da 3 defa daha tekrarlanabilir. Anesteziye maruz kalmadan gerçekleştirilen bu yöntem verici açısından daha kolay ve risksizdir.
Kök hücre kaynağı olarak kemik iliğinin kullanılması icap ediyorsa, bu durumda anestezi şarttır. Vericiye genel anestezi altında işlem yapılır. Donörün kalça kemiğinden ortalama 1 litre kadar kemik iliği çekilir. Bu işlemden sonra verici bir süre kalçasında ağrı hissedecektir.
Genellikle vericiden kök hücre alındıktan sonra doktorlar bu kişilere demir takviyesi yazar. Böylelikle kan yapımı hızlandırılır. Kemik iliği birkaç hafta içerisinde yeniden oluşmaya başlayacaktır.
Uygun donör aranırken ilk önce kardeşten ve yakın akrabalardan örnekler alınır. Doku uyumu şansı bu kişilerde çok daha yüksek olur. Ancak akraba olmayan kişilerde de doku uyumunu elde edebilmek mümkündür. Tek sorun, o gönüllü kişinin ne zaman karşımıza çıkıp çıkmayacağını bilememektir ve hem hasta hem de hasta yakınları için en zoru da bu bekleme sürecidir.
Kök hücre nakli için uygun donör bulunduktan ve o donörün nakil süreci konusunda rızası alındıktan sonra, KML hastasına hazırlama rejimleri uygulanmaya başlanır. Bu rejim kemoterapi ve radyoterapi işlemlerini içerir. Vericiden kök hücreler elde edildikten sonra da nakil işlemi hemen gerçekleştirilir. Bu aşamaya gelene kadar herhangi bir komplikasyon gerçekleşmemişse nakilden sonraki 4 hafta içerisinde hastanın vücudunda yeni ve sağlıklı kan hücreleri oluşmaya başlar. Bu sağlıklı hücrelerle birlikte bir süre sonra vücut normal işlevlerini sürdürebilir hale gelir.
Kök hücre tedavisini kronik evrede alanların yaklaşık %70’inde çok uzun sürebilen bir iyileşme sağlanabilmektedir. Hızlanmış ve akut evreye atlamış KML hastalarında bu başarı yüzdesi düşmektedir.
Diğer tüm anestezi gerektiren işlemler gibi, kök hücre nakli işlemi (vericiden ilik alma, hastaya ilik nakletme) sırasında da, gelişen komplikasyonlar sonucunda tabiri caizse masada kalma riski vardır. Bu yüzden bu yöntem mümkünse en son düşünülür. Ayrıca kök hücre nakline rağmen ileriki yıllarda hastalığın tekrardan nüksetme ihtimali vardır. Böyle durumlarda gerekli görüldüğü takdirde yeniden kök hücre nakli uygulanabilir. Hastalık her nüksettikçe yukarıda bahsedilen tüm yöntemler doktorun öngördüğü şekilde uygulanabilmektedir.

İnterferon-alfa tedavisi

İmatinip, Dasatinib ve Nilotinib ilaçlarına göre etkisi biraz daha az olsa da 2000 yılları öncesinde yaygın bir şekilde kullanılmıştır. Az da olsa bazı özel durumlar için günümüzde de kullanılmaya devam etmektedir.
İnterferon maddesi aslında vücudumuzda çok az miktarda üretilir. Bu maddeyi dışarıdan takviye yolu ile aldığımızda, vücutta kanser hücrelerine karşı bağışıklık sistemi uyarılır ve güçlendirilir. Böylelikle kanser hücreleri çok daha yavaş çoğalır. İnterferon maddesinin alfa, beta, gama olmak üzere 3 tipi mevcuttur. Dışarıdan takviye olarak alınan ise alfa tipidir.
İnterferon-alfa tedavisinin olası yan etkileri şunlardır:
  • Kas ve eklem ağrıları
  • Baş ağrısı
  • Ateş
Bu belirtiler zamanla azalabilir. Hayat kalitesi kötü etkilendiği takdirde doktor bu semptomları gideren ya da en azından hafifletebilen uygun ilaçlar yazabilmektedir.
İnterferon-alfa enjektör ile damara uygulanır. Hastaya bu ilacı nasıl enjekte edeceği öğretilmektedir.

Busulfan tedavisi

Geçmişte kanser tedavisi için bu ilaç sık kullanıldığı halde günümüzde sadece kök hücre naklinden hemen önce vücudu hazırlamak için kullanılmaktadır. Bu ilacın hastaya göre pek çok formu bulunmaktadır.

Hidroksiüre tedavisi

Oral yol ile (ağızdan) alınan bir ilaçtır. Doktorun belirlediği ölçüde günde 1 ya da 8 tablet arasında kullanılabilmektedir. Bu ilaç, lökosit artışı kontrolünün hızlı bir şekilde sağlanmasında yardımcı olur. Doktor hastanın takipleri doğrultusunda eğer gerek görürse dozunu ya da kullanım süresini arttırabilir. Bu tedavide hastayı düzenli olarak kan sayımı testinden geçirmek önemlidir. Böylelikle lökosit oranının ne hızda arttığını görebilmek ve hidroksiüre tedavisinin dozlarını ve kullanım süresini doğru belirleyebilmek mümkün olur.
Bu ilacın en belirgin olası yan etkisi, kanda ürik asit düzeyinin yükselmesidir. Ancak bu yan etkinin önüne geçmek amacıyla doktor, ürik asit düzeyini normale döndüren ve engelleyen uygun bir ilaç yazmaktadır. Bu tedavi yöntemi bir koruyucu tedavi yöntemidir. Hastalığı tamamen tedavi etmez. Sadece kalıcı bir tedavi uygulanabilmesi için vücuda zaman kazandırır.

Lösemi tedavilerinin başarılı olduğu nasıl anlaşılır?

Hastalığın kontrol altında olduğunu gösteren durumlar şunlardır:
  • Özelikle kanda lökosit oranının normale dönmesi (5-10 bin arasında olması)
  • Tüm kan değerlerinin normal aralıklarda seyretmesi
  • Dalak büyüklüğünün normale dönmesi
  • Philadelphia kromozomunun ve bcr-abl genlerinin sayısının çok azalması ya da hiç görülmemesi (FISH, PCR veya klasik mikroskobik inceleme ışığında bu kromozomların ya da genlerin var olup olmadığı saptanabilmektedir.)
Losemi.net

User Rating: 5 ( 5 votes)

Yorum yazın

Yazıya puan verin :

Sorularınız mı var ?

Yayınlanmasını istediğiniz bir konu var ise veya bize sormak istediğiniz bir sorunuz var ise, lütfen bizimle iletişime geçmekten çekinmeyin ; bize yazın.